DTCF Sinoloji Mezun Sohbetleri - FOCUS Serisi: Duygu SARIKAYA İRİM
- Sinoloji Dergisi
- Jul 19, 2024
- 6 min read
Bugünkü konuğumuz Çince öğretmenliği yapan Sayın Duygu SARIKAYA İRİM hocamız. Öncelikle kendilerine röportaj teklifimizi kabul ettikleri için teşekkür ediyoruz.

SD: Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
DSİ: Merhaba. Ben Duygu SARIKAYA İRİM. 2014 yılında Sinoloji Anabilim Dalından mezun oldum. Mezun olduktan sonra Çin’de bir sene kaldım. 2016 yılından beri ortaokul, lise ve üniversite düzeyindeki birçok kurumda Çince öğretmeni olarak görev aldım. Şu anda özel bir üniversitede yarı zamanlı Çince öğretim görevlisi olarak görev almaktayım. Aynı zamanda 2022 yılında da Sinoloji Bilim Dalı yüksek lisans programından mezun oldum.
SD: Mezun olduktan sonra yüksek lisans bursu ile mi gittiniz yoksa dil kursuna mı başvurdunuz? Bu çok soruluyor genelde.
DSİ: Yüksek lisans yapmak üzere Çin Hükümet Bursu ile Çin’e gitmiştim ancak Türkiye'ye geri dönmek zorunda kaldığım için eğitimimi tamamlayamadım.
SD: Peki öğretmenliği seçme sebebiniz neydi?
DSİ: Küçüklüğümden beri insanlara bir şeyler öğretmeyi seviyorum, öğretmenlik hayalimdeki meslekti. Bu nedenle karşıma öğretmenlik yapma fırsatı geçtiğinde bu fırsatı değerlendirmek istedim.
Öğretmenlik manevi tarafı yüksek bir meslek. Ayrıca Çince, öğretimi oldukça keyifli bir dil. Öğrencilere bildiklerimi aktarabilmek ve dil öğrenimlerine katkıda bulunmak beni mutlu ediyor.
SD: E tabii bir zamanlar siz de öğrenciydiniz. Bize DTCF’deki öğrencilik yıllarınızdan biraz bahseder misiniz? Genellikle üst dönemlerimizi hep çok merak ederiz. Acaba hangi hocalar girdi derslerine, dersler nasıldı, okul nasıldı, öğrenim süreci boyunca nasıl çalışmışlar, tez süreci nasıl geçmiş vs.
DSİ: 2010-2014 yılları arasında bölümümüzde görev yapan bütün hocalarımız dersimize girdi. Derslerimiz verimli geçiyordu, bütün hocalarımız bize çok katkıda bulundu.
Güzel bir sınıfımız vardı. Herkes dayanışma içindeydi, birbirimize hep destek oluyorduk. Hocalarımız her zaman bize kişisel gayretin öneminden bahsederdi, öğretmenliğe başladıktan sonra onları daha iyi anlamaya başladım. Özellikle, dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmek için öğrencilerin kendilerini zorlaması gerekiyor. Aksi takdirde öğrencinin Çinceyi günlük hayatta kullanırken zorluk yaşaması kaçınılmaz oluyor. Üniversite yıllarına geri dönebilsem mutlaka dinleme becerisi üzerine daha çok odaklanırdım açıkçası.
SD: Evet öğretmenlerin üzerinde de büyük baskılar oluşabiliyor. En kusursuzunu, en iyisini bekliyorlar sürekli olarak (hem veliler hem öğrenciler). Ayrıca kendini ifade edemeyen insanlar söz konusu olunca işler daha da karmaşık, kırıcı bir hâl alabiliyor. İki taraf için de zor bir durum.
DSİ: Baskı konusunda kesinlikle haklısınız. Kişinin kendisi dil öğreniminde çaba göstermediği sürece o dil öğrenilemiyor. Özellikle yazı sistemi farklı olan diller için bu daha zor oluyor. Bu deneyime ve bilgiye sahip öğretmenlerin sözüne kulak vermenin önemli olduğunu düşünüyorum.
SD: Hazır yeri gelmişken konuya gireyim: Aslında öğretmenlik yalnızca bazı bilgileri öğretip mesai sonunu beklemek değil. Öğrenciler ailelerinden çok vakit geçiriyorlar sınıfla. İstemsizce bir bağ oluşabiliyor. Öğretmene duyulan saygı ve sevgi, öğrenciyle yapılan empati çok özel oluyor.
Ergenlik çağında olduklarından özellikle dikkat etmek gerekiyor davranışlara ve kelimelere. Siz de zorlanıyor musunuz düzeni sağlarken? Derse ilgisini kaybeden öğrencileri geri kazanmak için hangi yolu izliyorsunuz? Sınıf içindeki otoritenizi nasıl sağlıyorsunuz?
DSİ: Sınıfa girildiği andan itibaren her bir öğrenci ile ilgilenip sohbet etmek, o günkü ruh hallerini anlamak önemli. Bazen kişisel sorun veya hastalık gibi durumlar olabiliyor. Onlarla ilgilenip empati kurabilmenin öğretmen öğrenci bağını daha güçlü kıldığına inanıyorum. Onlarla konuşurken onları kırmamak, özellikle arkadaşlarının içinde kendisini kötü hissettirmemek, motivasyonlarını yükseltmek önemli. Bunlara çok özen gösteriyorum.
Özellikle kalabalık bir sınıf ile baş etmek bazen zor olabiliyor ama zaman geçip de her iki tarafın birbirini daha iyi tanımasıyla sorunlar daha kolay çözülebiliyor. Bu süreçte öğrenciler öğretmenini daha iyi tanıdığı için davranışlarına dikkat ediyorlar, öğretmen de öğrencilere nasıl yaklaşması gerektiğini çözüyor.
Öğretmen rutine bağlıyorsa, bütün öğrenciler hatta öğretmen için bile ders sıkıcı olabiliyor. Bunun önüne geçmek için derslerde görsellere daha çok önem veriyorum; oyun, bilgi yarışması, Çin kültürü ile ilgili bilgiler gibi dikkatlerini çekebilecek ve eğlenebilecekleri, bilgilerini tazeleyebilecekleri özellikle dijital içerikler hazırlamaya özen gösteriyorum.
SD: Peki Çinceye karşı ailelerin ve öğrencilerin tutumu nasıl genelde? Garipsiyorlar mı?
DSİ: Öğrencinin yaşı arttıkça Çincenin öneminin daha çok farkına varıldığını düşünüyorum. Dersine girdiğim ortaokul öğrencileri genellikle Çince öğrenmenin önemini fazla bilmiyordu. Lise öğrencileri bu konuda ortaokul öğrencilerine göre daha bilinçli oluyordu. Lisede hem velilerden hem de öğrencilerden, özellikle Çince için o okulu tercih ettiklerini söyleyenler çok oluyordu. Yine de birçok öğrenci Çincenin önemini çalışma hayatına başladığında fark ediyordu. Bu nedenle, bu konuda çalışması en rahat grup üniversite öğrencileri oluyor diyebilirim. Neden Çince öğrenmek istediklerinin, Çincenin kariyerlerine nasıl katkı sağlayacağının tamamen farkında oluyorlar, bu durum da Çince öğrenmek için kendilerine motivasyon sağlıyor.
SD: Bu benim şahsi görüşüm tabii ancak gelişmiş şehirlerde daha fazla mesleki bilinç olduğu kanısındayım. Daha az gelişmiş veya gelişmemiş şehirlerde çocuklar yönlendiriliyor hatta zorlanıyor. (Tabii bu gelişmiş şehirlerde de hiç yok değil.) Daha fazla sosyal hayat ve daha fazla çevre, dünya görüşünü de genişletiyor.
Yine burada okullardaki rehber öğretmenlerin güncel bilgilerle donanımlı olması, istatistik bilmesi çok önemli. Sosyolojik olarak önce kişinin sonra ülkenin/globalin açıkları üzerine gitmek her zaman daha mantıklı.
DSİ: Aileniz, sosyal çevreniz ve büyüdüğünüz yer sizi her konuda etkiliyor. Hem kişilik olarak hem de verdiğiniz kararları etkiliyor. Çalıştığım lisedeki öğrenciler şanslılardı çünkü Ankara’nın merkezinde yaşıyorlardı ve birçok imkana sahiplerdi, bunun farkındalardı. Ancak bilinçli, okumuş, iyi yerlere gelmiş velilerde de zorlama konusunu görebiliyorduk. “Ben buraya kendi kararımla değil, ailemin zoruyla geldim.” diyen öğrenciler oluyordu. Çince öğrenmeye başladıktan sonra “iyi ki ailem beni zorlamış, iyi ki Çince öğrenmişim” diyen öğrenciler de “Çince benim için zor, ben yapamıyorum” diyen öğrenciler de oluyordu. Biraz zor bir durum aslında.
SD: Pandemi döneminde online eğitime geçildi, Çince gibi bir dilde yüz yüze eğitim tonlamaları iyi öğrenmek açısından çok önemli malum, bunu nasıl etkiledi? Verim alabildiniz mi?
DSİ: Kendi açımdan pandemi döneminin çok verimli geçtiğini söylemek zor. Pandemi dönemi hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından zor bir dönemdi. Öğrenciler duruma uyum sağlamakta ve verim almakta zorlandılar. Bir de buna ek olarak, genellikle öğrenciler derslerde söz almaya çekiniyordu. Yeni bir sisteme geçildiği için ister istemez sistemsel sorunlar da meydana gelebiliyordu. Öğretmen bakış açısından baktığımda ise, sınıfta yüz yüze yerine sürekli ekrana bakıp ders anlatmak genellikle kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissettiriyordu.
Bu süreçte derslere düzenli devam eden ve derslerde söz alan ayrıca ödevlerini de yapan öğrenciler hem tonlar hem de dilbilgisi, im bilgisi, dört dil becerisi gibi dilin diğer alanlarında iyi ilerleme kaydettiler. Bunu yapmayan öğrencilerle ise bir buçuk senenin sonunda yüz yüze eğitime geçildiğinde o süreçte öğrendiğimiz bilgileri, özellikle ses tonlarının üzerinden tekrar geçmemiz gerekti.
Pandemi döneminin dil öğretimi açısından önemli bir dönüm noktası olduğuna inanıyorum. Bu dönemle birlikte yüz yüzenin yanı sıra online eğitim de çok yaygınlaştı. Aslında bu durum zaman ve para tasarrufu gibi birçok kolaylığı beraberinde getirdi, online eğitimden verim alınabildiğini gösterdi. Yine de verim almanın daha çok öğrencinin elinde olduğunu düşünüyorum.
SD: Türkiye’de Çince öğrenimi sizce ne konumda şu an? Eskiye nazaran daha yaygın tabii ancak kalifiye mezun oranı sizce yüksek mi?
DSİ: Ben Türkiye’de Çince öğreniminin gittikçe iyileştiğini gözlemliyorum, bunun bir sonucu olarak Çinceyi öğrenen kişilerin bu dile yönelik bilgilerinin arttığını düşünüyorum. Tabii bunun birçok etkisi var: Teknoloji sayesinde anadil konuşucuları ile iletişim kurmanın, Çince yazılı ve sözlü kaynaklara ulaşımın kolaylaşması, burs imkanlarının çok olması gibi. Öğrencilerin ve mezunların fırsatları değerlendirme konusunda bilinçli olduğunu düşünüyorum.
SD: Çince öğretimini geliştirmek adına hangi adımlar atılabilir?
DSİ: İnsanlarda genellikle Çince konusunda bir önyargı oluyor: Çince çok zor, asla öğrenilmez, öğrenip ne yapacağım gibi. Ama aslında Çince düzenli çalışıldığında o kadar zor bir dil değil. Dilin yanı sıra Çin kültürü çok zengin bir tarihe ve çeşitliliğe sahip. Çin, Çince ve Çin kültürü hakkında insanların farkındalığını yükseltmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Bu konuda Büyükelçilikten ve Konfüçyüs Enstitülerinden destek alınarak etkinlikler düzenlenebilir, gerek Çin dili ve kültürü hakkında gerekse Çin’in sağladığı burslar hakkında bilgiler verilebilir.
SD: Sinoloji Topluluğumuz yeniden canlandı geçen sene. Elçilik ve vakıflar ile yaptığımız etkinliklerin yanı sıra fakülte içi diğer bölümlerle ve bireysel kulüp etkinliklerimizle canlandırmaya çalışıyoruz alanı biz de. SİNOLOG’un ortaya çıkışı da böyle oldu. Bir şeyler katmak istedik hem kendimize hem de bölüme. Umarım daha da büyür projemiz.
DSİ: Ben Sinoloji Topluluğunun yeniden canlandırılmasına çok sevindim. Bizim dönemimizde de topluluğumuz canlıydı. Her sene hocalarımızın ve öğrencilerin desteği ve katkısı ile etkinlikler, seminerler düzenliyorduk. Sizlerin bunu devam ettiriyor olduğunu görmek çok mutluluk verici.
SD: Peki Çince öğretmeni olmak isteyenlere öneriniz ya da uyarınız var mıdır?
DSİ: Eğer öğretmen olmak isteyen kişi MEB’e bağlı bir okulda görev almak istiyorsa ücretli ya da kadrolu olarak çalışabiliyor. Kadrolu olarak atanabilmesi için Pedagojik Formasyona sahip olması, ayrıca KPSS ve Çince YDS puanlarının olması gerekiyor. Ancak atanma şansının oldukça düşük olduğunu söylemem gerek. Ücretli öğretmenlikte ise derse girdiği sürece girdiği ders kadar ödeme alınıyor; ancak verilen ücret maalesef hayatı idame ettirmeye yetecek miktarda olmuyor.
Bir diğer seçenek ise üniversitelerde öğretim görevlisi olarak görev almak. Bunun için de yüksek lisans mezunu olma şartı bulunmakta.
SD: Bize gelen sorulara geçiyoruz şimdi.
“Türkiye’de Çince mütercim-tercümanlık işinde çalışmak için en az kaçıncı HSK seviyesi gerekir?”
DSİ: Mütercim-tercümanlık konusunda açıkçası benim bilgim ve çalışma deneyimim yok. O yüzden bu soruya cevap vermem uygun olmaz diye düşünüyorum.
SD: “HSK 3 seviyesindeyim, hâlâ dinlemede sıkıntı yaşıyorum. Ne yapabilirim?”
DSİ: Dinleme becerisinin gelişmesi için bol bol dinleme alıştırma yapmasını öneririm. Bunun için birçok yol mevcut: Çince müzik dinlemek, Çince dizi ve film izlemek, haber izlemek/dinlemek, podcast dinlemek gibi.
Bunların yanı sıra, anadil konuşucusu ile iletişim kurmak da bir başka yoldur. Eğer anadil konuşucusu ile konuşmaktan çekinirse veya konuşacak birisini bulamazsa yapay zekâ sohbet robotları (ChatGPT vb.) ile sohbet etmesini öneririm. Bu tür sohbet robotları dil öğrenme konusunda çok kullanışlı bir yardımcı kaynak oluyor.
SD: MEB mi yoksa özel sektörde mi öğretmenlik tercih edilmeli, diye bir soru gelmiş.
DSİ: İkisinin de kendilerine göre artısının ve eksisinin olduğunu düşünüyorum. Daha önce özel sektörde öğretmenlik yapmadığım için iki tarafı karşılaştıramam ancak MEB açısından konuşmam gerekirse kadrolu olarak çalışmak kesinlikle daha avantajlı oluyor. Bunun yanı sıra üniversitelerde öğretim görevlisi olarak da çalışmak değerlendirebilir. Kişi kendisini nerede geliştirebiliyorsa orada devam etmesini öneririm. Bu konuda Çin hükümeti de öğretmenlere destek sağlıyor.
SD: Hocam sorularımız bu kadardı. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Çok verimli geçti benim için, çok şey öğrendik sayenizde.
DSİ: Ben teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim!




Comments