LEYLÂ ERBİL'İN "TUHAF BİR KADIN" VE DİNG LİNG'İN (丁玲) "THE SUN SHINES OVER THE SANGAN RIVER" (太陽照在桑乾河上) ESERLERİNDE KADIN TEMSİLİ
- Ayça KAYA
- May 20
- 2 min read
Erkek hegemonyasının var oluşundan bu yana erkek varlığından güçsüzlüğüyle anılan ve toplumlarca yalnızlaştırılan kadın; ezilmiş, cinselleştirilmiş ve Beauvoir'e göre de ötekileştirilmiştir:“kadın, erkek neye karar verirse odur; bu yüzden de ona, erkeğe özellikle cinsel yanı ağır basan bir varlık gibi gözüktüğünü belirtmek üzere “dişi” sıfatı verilir: erkek için kadın tepeden tırnağa cinselliktir, erkek için öyle olduğuna göre de, bu onun mutlak değeridir. O, kendine göre değil, erkeğe göre belirlenip ayrılmaktadır; özsel (temel) varlığın karşısındaki özselolmayan varlıktır. Erkek Özne’dir, Mutlak Varlık’tır: kadınsa Öteki Cinstir." (Beauvoir, 1993)
Ötekileştirilmiş kadının haklarını arayışı yüzyıllar süren uzun bir hikayedir. Onun, haklarını erkeklerin elinden almak için pek çok alanda verdiği çaba edebiyata da yansımıştır. Bu çalışma, bu ses çıkarmanın iki farklı coğrafyadaki tezahürü olan iki kadına ve eserlerine odaklanacaktır: Leyla Erbil Tuhaf Bir Kadın ve Ding Ling (丁玲) The Sun Shines Over The Sanggan River (太陽照在桑乾河上). Türk edebiyatı ve Çin edebiyatında feminist bakış açısıyla kaleme alınan bu iki eser, dönemin normlarını ötekileştirilmiş iki kadın olan Nermin ve Heini üzerinden doğrudan anlatarak, bireysel ve toplumsal mücadelede kadın olmanın evrensel deneyimini okuyucuya sunmaktadır.
TUHAF BİR KADIN VE THE SUN SHINES OVER THE SANGAN RIVER
Eserin ana karakteri Nermin, erkek egemenliğinde kurulu olan düzenin baş karşıtı olarak ele alınır. Nermin toplumsal normlara, kadınlığın küçümsenmesi ve cinselleştirilmesine karşı kişisel bir mücadeleye sahiptir çünkü Nermin; toplumdan başını eğip susmasını, erkeklerin yanında sesini yükseltmemesini ve asla bir erkek kadar özgür bir varlık olamayacağını öğrenir. Nermin'i ve kadınlığını ezen yalnızca erkekler değil, aynı söylemlerle erkekler tarafından ezilip yutulmuş kadınlardır da. Ancak Nermin, Beauvoir’in söylemiyle “her insani varlık gibi bağımsız, özgür olmak isteyen kadının, erkeklerin kendisini Başka, Öteki varlık olmaya zorladıkları bir dünyada” (Beauvoir, akt. Güngör, 2019, s.123 ) hem kendisi hem de halkı için özgürlüğünün iplerini erkeklerin elinden almak için erkekler ve erkeklerin ezdiği bu kadınlarla bir savaş vermeye hazırdır. 1970’lerin Türkiye’sinde geçen bu olay örgüsü sol görüşlü Nermin karakteri tarafından halkı için verilen bir savaşa döner. O, halkının uyanması için savaş vermeye hazır bir sosyalisttir. Erkekler kadar siyaset konuşması garip bulunan, erkeklerle oturup kahkahalar atarak sohbet eden, kendi özgürlüğünü hiçbir norma ezdirmeyen bu “tuhaf” olarak yaftalanmış kadın aslında bize tuhaf olmanın ne demek olduğunu sorgulatmak istemektedir.
Ding Ling’in The Sun Shines Over the Sanggan River’ı ise Çin'in küçük bir köyünde devrim döneminde yaşanan toplumsal ve siyasi olayların, geleneksel anlayışta kadın ve erkeğe yüklenen rollerle devrim döneminde yaşanan rol çatışmasının, kadınların onları ezen geleneklerle olan mücadelesinin didaktik bir üslupla anlatıldığı bir eserdir. Eser Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) kadınları nasıl politik özneler haline getirdiğini ve dönemin siyasi ve toplumsal dönüşümlerinde kadınlara verilen rolleri farklı bakış açılarıyla sunar. Kitap yalnızca bireysel bir kadın hareketini değil, bir ülkenin siyasi ve toplumsal yapısıyla, normları ve zihinsel dönüşümünü ortaya koyan bir eserdir.
Yazının devamı için derginin PDF’ine bakınız.
Comments